22- Bu hafta “Botticelli Drawings” sergisine gittim. San Francisco’daki Legion of Honor Müzesi, çoğu insanın bu şehri sevmesinin en önemli sebeplerinden biri. Bir müze bir şehri sevdirebilir mi? Bence evet, sevdirebilir. Botticelli’nin hayatı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sergi videosu, sergiye girmeden önce arkasındaki hikayeyi anlatan yaklaşık 18 dakika süren bir Netflix şaheseri gibiydi. Benim gibi Floransa’yı da görmemiş biri olarak, Botticelli’nin tüm eserleri ile birlikte Floransa’yı görmek ve keşfetmek isteğim oluştu.
23- Ben kısa hikaye çok severim. Özellikle dinlersem daha da mutlu olurum. Burak Askin’in hazırladığı ve seslendirdiği Sesli Kitap Dünyası muazzam bir içeriğe sahip. Story Tel’de bu içeriklerin çoğu yok. (paralı bir üyesi olarak söylüyorum) Neden mi? Sebebi diğer maddede.
24- Anton Çehov’dan “Boğulan Adam”ı dinledim ve kendime gelemedim. Burak Askin ne kadar güzel seslendirmiş, özellikle hikayenin sonunu. Kendisini direkt Instagram’dan buldum ve teşekkür ettim. Sağolsun, cevap attı. Belki bir sohbet yaparız yüz yüze ya da online ilerde kendisi ile. Gelelim, neden bu kadar fazla içerik var YouTube ve Spotify sayfalarında? Çünkü çoğu hikayenin çevirilerini kendileri yapıyormuş (eşi de Felsefe eğitimi almış bir çizer).
25- Selçuk Altun’un iki tane imzalı kitabını (“Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir” ve “Kurşun Lezzeti”) Kaliforniya’da buldum.
Kitabın satıcısının notu: Association copy; inscribed by the author to Serendipity Books owner Peter Howard. Both the store and Howard are featured in the book. ‘To Mr. Peter B. Howard and Serendipity Books with gratitudes.
Serendipity Kitabevi’nin sahibi Peter Howard ölünce tüm değerli kitaplar açık artırma ile satıldı. Geri kalanının büyük bir kısmını da diğer büyük bir ikinci el kitapçısı Eureka Books satın aldı (Eureka‘yı da ziyaret için bir sebep çıktı).
26- Kısa hikaye denemem “Çorbacı’dan:
Nedense hep bir çorbacı arardı gönlü, özellikle çakır keyif geçen gecelerin sonunda. “Ah” derdi, “memleketteki gibi şöyle çorbacılar olsa, geceyi bitirirken içimiz ısınır.”
Devamını okumak isterseniz buradan devam edebilirsiniz (3 sayfa toplam).
Bu arada 5 dakika’da yazdığım bu hikayeyi hemen okuyup, yorum ve düzeltme yapan bu bültenin okuyucusu Akın Ersöz’e çok teşekkür ediyorum.
27- The Quiet American (2002)’i izledim. Bu film Graham Greene‘in meşhur romanından uyarlanmış bir film. 1958 versiyonu da özellikle Vietnam savaşının en hareketli zamanında çekilmiş. Asıl onu izleyip gerçek savaş zamanında ki Vietnam’ı görmek daha mantıklı olurdu. Ama 2002 versiyonu da fena değil. IMDB skoru 7, ben filmlere skor vermeyi sevmiyorum. Güzel bir aşk ve gazetecilik hikayesi.
28- Nobel kazanmış yazarların eserlerinin film uyarlamalarını izlemek gibi bir planım var. Nobel kazanan yazarların filmlerinin tüm listesini bir hayırsever Letterboxd’e koymuş (eksik gibi görünüyor ama iş görür).
29- En kötüsü bir kez haklı çıktım diye hep haklıyım sanmaktır. – José Ángel Valente (1929-2000)
30- Nina Simone’dan Don’t Let Me Be Misunderstood (1964) ile bülteni bitirelim. Ben bu versiyonu hiç duymamıştım. İyi dinlemeler.
Varsa yorum, fikir ve önerileriniz (kitap, film, müzik vb) bu yazının altına bırakabilirsiniz.